Tavşanlı Çevre Topluluğu

 Çevre ve ekoloji sorunları önemlidir. Çünkü insanoğlu ekosistemden ve çevreden bağımsız değildir. Aslında tümüyle eko sisteme ve çevreye bağımlıyız. Ve içinde yaşadığımızı gezegeninde bazı sınırları vardır. Bu sınırların değişmesi insan yaşamını ve birçok canlı yaşamanı önemli ölçüde etkileyebilir.

 Gezegenimizin ekosistem için 9 önemli sınırı bilim adamlarınca belirlenmiştir. Bunlar:

1. İklim Değişikliği

2. Biyoçeşitlilik Kaybı

3. Biyojeokimyasal Döngüler:

a.)Azot çevrimi

b)Fosfor Döngüsü

4. Okyanusların Asitlenmesi

5. Arazi Kullanımı

6.Tatlısu Kullanımı

7.Ozon Tabakasının İncelmesi

8.Atmosferik aerosoller

9.Kimyasal Kirlilik


 Bu 9 önemli sınırdan İklim Değişikliği, Biyoçeşitlilik Kaybı Biyojeokimyasal Döngüler'de sınırlar geçilmiş durumdadır

Sınırlar geçildikten sonra ne olacağı kestirmek giderek güçleşmektedir. Sınırlar geçildikten sonra gezegende yaşam açısından ani değişiklikler olabilir. Eşik noktasına (tipping point) ulaşıp ulaşılmadığını henüz bilinmemektedir. Konuyla ilgili buradan bir videoyu izleyebilirsiniz. (İngilizce bilmiyorsanız videoyu izlemek için videonun alt kısmındaki play bölümüne tıkladığınızda 22 languages diye bir yazı görülecektir. Oradan  Turkish kısmı seçildiğinde alt yazıda Türkçe görülecektir.)

Gezegenin geleceği ile ilgili bir takım endişeler olduğundan zaman zaman bilim adamları bir araya gelmekte bildiriler yayınlamakta, siyasetçiler de bilim adamlarının bu öngörüleri doğrultusunda bir takım anlaşmalara imzalar atmaktadır. Örneğin ilkim değişikliği ile ilgili anlaşmalar, Rio sözleşmeleri,  Stockholm sözleşmesi gibi bir takım sözleşmeler imzalanmaktadır. 

 Rio Sözleşmeleri ise
  1. Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Sözleşmesi
  2. Birleşmiş Milletler Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesi
  3. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi'dir.

Türkiye'de bu sözleşmelerin bir çoğunu imzalamış ve şu sözleşmeler çerçevesinde kendi eylem planını ortaya koymuştur. Örneğin Türkiye Biyoçeşitlik sözleşmesi kapsamında Türkiye Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı 2007 yılında hazırlanmıştır.

Gezegenimiz sınırları ile birçok rapor yayınlanmaktadır. Bunlar arasında akla ilk gelenlerden biri Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)tarafından yayınlanan raporlardır. IPCC Birleşmiş Milletler'in iki örgütü tarafından kurulmuştur. IPCC şimdiye kadar iklim değişikliği ve iklim değişikliğinin ekolojik, sosyal vb. etkileri üzerinde önemli raporlar yayınlamıştır. Bu raporlar iklim değişikliği sorununun kaygı verici boyutlara ulaştığı ve ilerde yeterince önlem alınmazsa çok  ciddi sorunlara yol açacağı konusunda uyarılarda bulunmuştur. 

IPCC'de 220 bilim adamının 2 yıl boyunca süren çalışması sonucu hazırlanan 'Aşırı Hava Koşulları Özel Raporu' bazı bakımlardan dikkat çekicidir. Raporda şöyle denilmektedir:

''Aşırı yoğunlaşma ve metrekareye düşen yağış miktarı 21. yüzyılda dünyanın her yerinde artacak. Özellikle yüksek enlemli ve tropik bölgelerde kış aylarında bu oranlar zirve noktalara ulaşacak. Yoğun yağış miktarları ve ona bağlı fırtınalar da küresel ısınmanın etkisini arttıracak. Bir başka deyişle, 20 yılda bir gerçekleşen ani sağanaklar artık beş yıllık dönemlerde gerçekleşecek. Bu da dünyadaki sel riskini arttıracak. Dünyanın başka yerlerinde ise azalan yoğunlaşma ve artan su kaybı ile kuraklıklar şiddetini arttıracak. En hassas bölgeler ise Güney Avrupa ve Akdeniz bölgesi, Orta Avrupa, Kuzey Amerika, Orta Amerika ve Meksika, Kuzeydoğu Brezilya ve Güney Afrika olacak.

Tropikal siklonların neden olduğu şiddetli yağışlar, sera gazı salınımlarının sebep olduğu ısınma nedeniyle artacak. Isı dalgalarındaki değişimler, buzulların erimesi ve kutuplarda bulunan donmuş kara parçalarındaki bozulma büyük olasılıkla yüksek dağlarda eğim değişikliklerine, büyük kütlelerin yer değiştirmesine ve buzul göllerinde taşkınlara neden olacak.

1979 ila 2004 yılları arasında geçen 25 yıllık süreçte doğal afetlerden ölümlerin yüzde 95'i gelişmekte olan ülkelerde yaşandı. Eğer daha sık ya da daha şiddetli felaketler yaşanırsa, dünyada yaşanılabilir olan bölgeler azalacak. Bu da beraberinde göçlerde bir artışı getirecek. Mercan adalar gibi sular altında kalma tehlikesi olan yerlerde pek çok kişinin göç etmek zorunda kalması olasılığı var.''

Atmosferdeki karbondioksit içeriği son iki yüz yılda %25 artmış olup artışın yarısı 1950'den sonra gerçekleşmiştir. 



Canlıların yaşamı birbiriyle ilişkidir. Ekosistemin zarar görmesi tüm canlıları şu veya bu biçimde etkileyecektir. E.O.Wilson'un söylediği gibi:



John Bellamy Foster'ın dediği gibi:

"Biyolojik çeşitlilik konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan biyolog Edward O. Wilson'un tahminlerine göre, günümüzde canlı türlerine ait soyların tükenmesi, insanı serseme çevirecek bir oranda gerçekleşmektedir: Bir yılda 27.000, bir günde 74, bir saatte 3 canlı türü yok olmaktadır. Wilson'un tahminlerine göre, gelecek 30 yılda, dünyadaki canlı türlerinin  %20 gibi büyük bir kısmının soyu tükenebilir. Bu da, 65 milyon yıl önce dinozorların ortadan kayboluşundan bu yana hiç görülmemiş bir yok olma düzeyidir. Bugün dünya üzerinde yaşayan 30 milyon canlı türü olduğu tahmin edilmektedir. Bunun sadece küçük bir kısmı -1,4 milyonu- saptanmış ve kataloğu çıkarılmıştır. Bütün canlı türlerinin kaybedilmesi, sadece yeryüzündeki hayat çeşitliliğini azaltmakla kalmayacak, yeni yiyecekler, kansere karşı yeni ilâçlar ve başka ürünler sağlayabilecek genetik kütüphane de kaybolacaktır. İnsanlar şimdi, gıda stoklarının %80'i için sadece 20 canlı türüne bağımlıdırlar. Yine, bazıları muazzam besleyici değere sahip olan yenilebilir 75.000 farklı bitki türünün var olduğu bilinmektedir. Yeni Gine'nin kanatlı fasulyesi ya da Psophocarpus tetragonobusu, dünyadaki gıda imalatçıları tarafından şimdiye kadar görmezden gelinmiştir. Fakat bitkinin tümü -kökeni, tohumları, çiçekleri, gövdesi ve yaprakları -yenilebilmekte ve suyundan da kahve benzeri bir içecek elde edilebilmektedir.Bitkinin uzunluğu 4,57 metredir ve besin değeri soya fasülyesinin besin değerine eşittir. Sadece birkaç yıl öncesine kadar Kuzeydoğu Pasifik'in Pasifik Yew ağacı, ağaç kesicileri tarafından 'değersiz bir ağaç' olarak görülüyordu. Şimdi ise içerdiği kimyasal taxolunun bugüne kadar bulunanlar içinde kansere karşı etkili ve en önemli ilâçlardan birinin kaynağı olduğu anlaşıldı. Bunlar, değeri daha dün denebilecek kadar yakın zamanda keşfedilen, bilinen türler. Milyonlarca başka tür, kendileri hakkında hiçbir şey öğrenilmeden yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır."  [John Bellamy Foster, Savunmasız Gezegen, Epos Yayınları, 2002, s.26, 27]
 
Make a Free Website with Yola.