Tavşanlı Çevre Topluluğu


 Ergene'deki Çevre Sorunları İnsanları  Düşündürüyor

 Bölgede su kaynakları kirlenmiş durumda, Çiftçiler ve bölgede yaşayan insanlar sanayileşmenin bedelini ağır biçimde ödemiş durumda görünüyor. Tabii tüm bunlar ders almasını bilene. Konuyla ilgili olarak 11 Ocak 2011 tarihli bir haberde şöyle yazıyor:

"

Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, ''Araştırmacılar, Çorlu'da kanser sıklığının Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu, ilköğretim öğrencilerinde bile kanser görülmeye başlandığı uyarısında bulunuyor'' dedi. Prof. Dr. Yorulmaz, Çerkezköy, Çorlu, Muratlı ve Lüleburgaz arasındaki 350 bin kişinin çalıştığı 1350 fabrikaya işaret ederek, Trakya'daki sanayi tesislerinin bölgedeki doğal yapıya verdiği tahribatın boyutlarını gözler önüne serdi.


Bölgedeki sanayi tesislerinin uygun arıtma yapmadan doğaya bıraktıkları zehirli atıkların yanı sıra yerleşim birimlerinden akarsulara bırakılan kanalizasyon ve evsel atıklar ile tarımsal gübre ve ilaçların Trakya'yı saran Ergene Nehri'ni kirlettiği vurgulayan Prof. Dr. Yorulmaz, ''Ergene artık Trakya'ya hayat vermek yerine ölüm kusar hale geldi'' diye konuştu.

Ergene Nehri'nden aldıkları örnekler ile çeşitli araştırmalar yaptıklarını bildiren Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, yapılan analizlerde nehir suyunda kurşun, civa, kadmiyum, kobalt, bakır gibi ağır metaller ve arsenik çıktığını ayrıca fosforlu-azotlu bileşikler ile solvent, asit, alkali ve boya gibi sayısız kimyasal maddeler tespit edildiğini bildirdi.

Özellikle sonbahar döneminde etkili olan yağışlar ile Ergene Nehri'nin taşması sonucu Trakya bölgesindeki bir çok tarım arazisinin söz konusu atıklar nedeniyle zehirlendiğine vurgu yapan Prof. Dr. Yorulmaz, ''Bu zehirler yetiştirilen bitkiler aracılığıyla kademe kademe insanlara kadar ulaşmakta ve kanser, inme, karaciğer, böbrek, kalp yetmezliği gibi çok ciddi hastalıklarda artışa neden olmaktadır.Ayrıca Kuzey Ege'ye dökülen akarsular nedeniyle deniz canlıları da zehirlenmekte ve özellikle bu bölgedeki balıkları tüketen insanlar ciddi derecede etkilenmektedir.''

         
''ERGENE VE ÇORLU'DA DOĞAL HAYAT BİTTİ''


Bir süre önce Trakya Üniversitesi'ndeki bilim adamları tarafından hazırlanan raporda Ergene ve Çorlu'daki nehirlerde doğal hayatın bittiğinin ortaya çıktığını anlatan Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, sözlerine şöyle devam etti: ''Raporda, evsel atıklar ve fabrikaların bir çoğunun atıklarını arıtmadan derelere akıtması nedeniyle, kimyasal ve biyolojik kirliliğin en üst düzeyde olduğu vurgulanıyor. Ayrıca bu akarsulardaki suların hiçbir amaçla kullanılmayacağı ve sağlık için tehlikeli bir kaynak olduğu belirtiliyor. Ergene Nehri'nin Türkiye'nin en kirli nehri olduğu ve içinde dördüncü sınıf su bulundurduğu bildirilmekte. İçindeki ağır metaller, bu suya temas eden ve içen hayvanlara, bitkilere ve insanlara geçmekte, insanlarda da kansere neden olmaktadır.''Artık Ergene'de kirlilik nedeniyle binlerce dönüm arazide çeltik üretimi yapılamadığını aktaran Prof. Dr. Yorulmaz, ''Araştırmacılar, Çorlu'da kanser sıklığının Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu ve ilköğretim öğrencilerinde bile kanser görülmeye başlandığı uyarısında bulunuyor'' diye konuştu. Çevreyi kirleten tesislere fazlasıyla tolerans gösterildiğini öne süren Prof. Dr. Yorulmaz, daha fazla geç kalmadan mevzuatın gösterdiği yaptırımların uygulanması ve kurallara uyulması çağrısında bulundu.
         
ÇORLU HALKI SAĞLIĞINDAN ENDİŞELİ


Bölgedeki çevre kirliliği özellikle Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde etkisini gösteriyor.Çorlu Deresi'nin geçtiği ilçedeki Sağlık Mahallesi'nin muhtarı Ali Rıza Akpolat, etrafa yayılan kötü kokular ve kirlilikten şikayetçi.Son yıllarda bazı vatandaşların bölgede bulunan evlerini gerçek değerinin altında fiyatlarla satışa çıkararak ilçeyi terk etmeye çalıştığını anlatan Akpolat, sözlerine şöyle sürdürdü: ''Sağlık Mahallesi'nde 70 bin kişi yaşıyor. Mahallenin içinden geçen Çorlu Deresi'nde eskiden bir çok türde canlı yaşıyordu. Ancak Çerkezköy, Velimeşe ve Çorlu'da başlayan sanayileşme bu derenin hızla kirlenmesine neden oldu. Şimdi Çorlu Deresi'nde bırakın canlıların yaşamasını, etrafında oturan insanların sağlığı bile tehlikede. Dereye yakın yerlerde yaşayan insanların çocukları kirlilik nedeniyle sık sık hasta olmaya başladı. Mahalle halkı her gün bize gelerek durumu anlatıyor ve şikayet ediyorlar.'' http://www.ntvmsnbc.com/id/25169985/


20 Mart 2011 tarihli başka bir haberde ise konuyla ilgili olarak şöyle yazıyor:

Bereket Ovası” olarak adlandırılan ve dünyanın en kaliteli pirincinin yetiştirildiği Ergene Ovası artık can çekişiyor. Nehirdeki kirlilik oranı yüzde 90’lara ulaştığı için tarım da durdu duracak noktaya geldi. Köylüler durumlarını, “Bizler ölümü bekliyoruz” sözleriyle anlattı

 İstanbul’daki ağır sanayi tesislerinin Çorlu, Çerkezköy ve Kapaklı’ya taşınmasıyla birlikte kirlenmeye başlayan Ergene nehrinde artık zehir akmaya başladı. Ağır madenler, asit ve aşırı tuzlanma nedeniyle Ergene Nehri’nin suyu tarımda kullanılamaz hale geldi. Kirlenmeden en büyük zararı da, katkısı yüzde 1 oranında olmasına rağmen Uzunköprü görmeye başladı.

Uzunköprü Ticaret Borsası Başkanı Rahmi Eren, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Akalın, Çeltikçiler Birliği Başkanı Ali Öner, Ziraat Odası Başkanı Yavuz Karamolla, Süt Üreticileri Birliği Başkanı Şeref Ateşli, Köy ve Mahalle Muhtarları Derneği Başkanı Hayati Balkan, Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Hacer Doğrugüven ve Çiftlikköy sakinleri, çeltik üretiminin yarı yarı düştüğünü, pirinç fabrikalarının birbiri ardına kapandığını belirterek, “Kirlilik yüzünden bölgemizdeki kanser, felç, kalp ve prostat hastalıkları da artmaya başladı. Çeltik ekimi yapan bütün köylülerin bacakları yara-bere içinde” dediler.

 FABRİKALAR KAPANIYOR


Bir zamanlar 40’a yakın fabrikanın pirinç işlediği bölgede bugün bu sayının 20’lere düştüğünü belirten sivil toplum kuruluşları temsilcileri, 80 bin dönümü bulan çeltik üretiminin de 30-40 dönümlere gerilediğini söylediler. Ekilen çeltikten yeterli verimi alamadıklarını kaydeden üreticiler, “bir umut” diyerek ekimleri sürdürdüklerini bildirdiler. Nehrin taşıdığı ağır metallerin de toprağı kirlettiğini kaydeden üreticiler, toprağın da gün geçtikçe verimliliğini kaybettiğini belirterek şöyle konuştular:

“Çerkezköy, Çorlu ve Kapaklı’daki fabrikaların arıtma tesisleri var. Ancak ağır enerji gideri nedeniyle çalıştırmıyorlar. Bunların çalıştırılıp çalıştırılmadığı konusunu denetleyen de yok. En doğrusu paket arıtma tesisi kurularak giderlerin düşürülmesidir. Bu konuda daha önce araştırmalar yapıldı. Hem Meclis tarafından, hem de Trakya Üniversitesi tarafından. Acilen yapılması gereken Meclis’te bir Kriz Masası oluşturularak soruna çözüm bulunmasıdır.”

 SORUN, DÜNYA SORUNU OLABİLİR

Kirliliğin Trakya’nın büyük bölümünü sardığını belirten Oda Başkanları ve üreticiler, “Eğer acil önlemler alınmazsa kirlilik Enez Körfezi’nden Ege Denizi’ne ve Akdeniz’e ulaşacaktır. O zaman da bu sorun sadece bizim değil, Avrupa’nın, Dünyanın sorunu haline gelecektir. Bugün 50 bin ton çeltik zararımız var. Bu da, her yıl 50 milyon dolarımızın dışarı gitmesi demektir. İpsala ovası da tehdit altındadır. Bu yüzden yetkililer bir an önce çözüm bulmalıdır” dediler.

Geçimini çeltik üretimiyle karşılayan Çiftlikköy sakinleri de, durumlarını, “Biz artık gelecek olan ölümü bekliyoruz” sözleriyle dile getirdi. Köy muhtarı İsmail Şencan ve diğer köy sakinleri, kanatlı hayvanlarda hastalıktan ölüm oranlarının son yıllarda olağanüstü boyutlarda arttığını belirterek yaşadıkları sıkıntıları şu sözlerle dile getirdiler:

“Köyümüzde kalp, kanser ve prostat hastalıkları arttı. 500 olan nüfusumuz 300’e indi. Köyümüzdeki 48 kadın dul. Bunların eşleri son yıllarda 40 ile 60’lı yaşlara varmadan kanser ve kalp hastalıklarından yaşama veda ettiler. Okulumuz kapalı, çünkü okula gönderecek çocuğumuz yok. Son 7 yıldan beri ilk bebeğimiz üç ay dünyaya geldi ve bütün köye umut aşıladı. 4-5 yıl önce toplam 400 baş hayvanımız vardı, bu rakam günümüzde 150 başa düştü. Suların kirlettiği topraklarda yetişen otları yiyen hayvanlarımız da hastalıktan ölüyor. Arıtma tesisleri çalıştırılmadığı için bizler açlığa mahkum olduk. Bugüne kadar çok bağırdık, sesimizi duyuramadık. Bu yüzden sustuk ve bugün-yarın gelmesini umduğumuz ölümü beklemeye başladık. Evet bizler bile bile ölümü bekliyoruz artık.”http://www.hport.com.tr/gundem/ergene-ovasi-oluyor-bereket-ovasi-can-cekisiyor-hurriyetport-ergene-dosyasini-aciyor

Yine başka bir habere göre Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Blim Dalı'nın yaptığı çalışma uzmanlar arasında endişe yarattı. 28 Mart 2011 tarihli haberde şöyle yazıyor:

"Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Blim Dalı'nın 'Endüstri yoğun bölgede yaşayanlarda kanser sıklığı: Çorlu örneği' konulu anket çalışmasını tamamladı. Yaklaşık 1 yıl süren çalışma ardından 641 hane ile yapılan anketin sonucuna göre, araştırma kapsamındaki hanelerde kanser vakası yüzde 5.15 olarak belirlendi. Ayrıca bu hanelerde yaşayanların 49'u erkek ve 28'i kadın olmak üzere toplam 77 yakınını kanserden kaybettiği belirlendi. Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Blim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, "Bu araştırma grubundaki hanelerin yüzde 12'sinde yaşayan aileler bir yakınını kanserden kaybettiklerini bize bildirdi" dedi." http://www.corluhaber.biz/haber/6503/corlu-da-kanser-arketi-korkuttu.html


14 Ağustos 2011 tarihli Radikal gazetesinin haberinde ise şöyle yazıyor:

"Türkiye’nin en önemli nehirlerinden biri olan Ergene’den zehir akıyor. İrili ufaklı yaklaşık 5 bin fabrikanın atıkları, bir zamanlar köylülerin su içtiği, balıkların yaşadığı, insanların yüzdüğü, nehri zehir kanalı haline getirdi. Yıldız Dağları’nın eteklerinden doğan Ergene’yi Çerkezköy ve Çorlu’daki fabrikaların ağır sanayi atıkları öldürüyor. Ergene, Uzunköprü’den sonra ise bu kez ölüm saçmaya başlıyor. Bilinçsiz ve çaresiz pek çok çiftçi bu zehirli sıvıyı sulama suyu olarak kullanılıyor. Ağır metal atıklarının yoğun olarak görüldüğü zehir kanalının sulama suyu olarak kullanılması hem bölge hem de Türkiye açısından büyük bir tehlike demek! Çünkü bu havzadan yetişen buğday, ayçiçeği, şekerpancarı,mısır, çeltik, kabak çekirdeği, domates, salatalık, marul, karpuz gibi birçok sebzeyi bütün Türkiye tüketiyor. Resmi rakamlara göre ayçiçeği üretiminin yüzde 63’ü, pirinç üretiminin yüzde 44’ü, buğday üretimin yüzde 9’u bu topraklarda gerçekleştiriliyor. 

1- Doğduğu yerden su içiliyor 

Kaynarca Deresi, Ergene Nehri’ni oluşturan onlarca kaynaktan biri. Kırklareli’nin şirin beldesi Kaynarca’da yaşayan insanlar için bu dere hayat kaynağı. Kaynarcalılar, hem içme sularını hem de sulama sularını bu dereden karşılıyor. Kaynarca’nın ortasındaki ‘Beş Çeşme’nin suyu bölgede epey meşhur. ‘Beş Çeşme’den aldığımız suyun laboratuvarda yaptırdığımız analizler temiz çıktı. Kaynarca Deresi, çocukların da serinleme yeri. Sadece çocuklar değil, genci yaşlısı derenin buz gibi sularında serinliyor. Tabii ördekler de öyle… 

2- Çorlu’da atıklar karışıyor 

Ergene’nin rengi Çerkezköy’de kararmaya başlıyor, Çorlu’dan sonra kapkara oluyor, iğrenç koku yayıyor. Fabrikaların atıkları yüzünden Muratlı ve Lüleburgaz’dan sonraysa zehir yatağı na dönüşüyor. Karamusul’dan aldığımız suda yoğun olarak kurşun, civa, kadmiyum, kobalt, bakır gibi ağır metaller ve arsenik çıktı. Fosforlu-azotlu bileşiklerle solvent, asit alkali ve boya gibi kimyasallara rastlanıyor. Şiddetli yağmurlardala nehir taşıyor ve verimli araziler zehirli suyla kaplanıyor. Sular çekilince kimyasallar toprakta kalıyor. 

3- Verimli toprağa zehir akıyor 
Ergene, doğduğu yerden yaklaşık 150 kilometre sonra öldürmeye Uzunköprü’de başlıyor. Çerkezköy, Çorlu ve Lüleburgaz’daki fabrikalarının atıkları bu ilçede birleşiyor. Zehirli su, Trakya’nın en verimli toprakları olan Uzunköprü’nün uçsuz bucaksız vadisini suluyor. Çeltiklerin sulandığı nehirden aldığımız sıvı analizlerinde içinde kurşun, civa, nikel, kadmiyum, kobalt, bakır, antimon ve arsenik ağır metaller çıkıyor. Zehirli suyla tarlalar sulanıyor. Meriç’le birleşip Ege Denizi’ne dökülen zehir, deniz ürünleriyle insana geçiyor. 

Analiz sonuçları felaket 
Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz’a göre analiz sonuçları tam bir felaket. Çünkü Prof. Dr. Yorulmaz, “Bu zehirler yetiştirilen bitkiler aracılığıyla kademe kademe insanlara kadar ulaşmakta ve kanser, inme, karaciğer, böbrek, kalp yetmezliği gibi çok ciddi hastalıklarda artışa neden olmaktadır.” Diyor. Yorulmaz, araştırmalara göre bu bölgede kanser sıklığının Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu söylüyor." 


 

 

Make a Free Website with Yola.